EGITIMBILIMLERI ILETISIM
Eğitim Bilimlerinde İletişim
İletişimin en önemli aracı konuşmaktır. Konuşma, bebeğin bilinçsel ve dil gelişimine dayanır. Bebeğin iletişimi ilkin konuşmaya hazırlıkla başlar sonra konuşulanı anlama gelir. Bebek dil olgunluğuna ulaşmadan konuşamaz.
Konuşma olgunluğuna ulaşma yaşında bireysel farklılıklar vardır. Bebek, 12.-18. aylar arasında konuşma olgunluğuna ulaşabilir. Ama bir bebeğin, doğal olarak en geç ikinci yaşının sonuna dek konuşma olgunluğuna ulaşması beklenir. Erkek bebek, kıza bakarak biraz geç konuşabilir.
Bebeğin anlamını bilerek kullandığı ilk söz 11. ay dolayında görülür. Bebeğin 1. yaştan önce çıkardığı ba-ba, da-da, de-de, ma-ma gibi ses yinemelerini çevresindekiler anlamlı sanırlar. Bebek, 9. ay dolayında, sıksık duydugu bir yada iki heceli sesleri öykünerek yineleyebilir. Ancak bu yineleme bebeğin bu sözleri anlamlı olarak kullandığını göstermez.
Bir yaşından sonra bebeklerin, yürümek için çaba göstermesi yüzünden konuşmalarında duraklama görülür. Bu duraklama geçicidir. 18-20 aylık bebekler, kullandıkları sözcük sayısını giderek arttırırlar. Bir araştırmaya göre ortalama olarak 12 aylık bebeklerin 3; 15 aylık bebeklerin 19; 18 aylık bebeklerin 22; 21 aylık bebeklerin 118; 2 yaşına varmış bebeklerinde 272 sözcüğü anlamlı olarak kullanabildikleri görülmüştür.
Çocukların konuşulanları anlamaları ve sözcükleri kullanmaları yetiştikleri ortama göre azalır çoğalır. Ayrıca birinci yaşın sonuna doğru bebeklerin ön süt dişlerinin çıkması ve katı yiyecekleri yemeye başlamaları konuşmalarına yardımcı olur.
İki yaşından önce bebeğin kullandığı tümceler tek sözcüklüdür. Bir adı yada fiilin söylenmesi onun isteğini belirtir. İki yaşına doğru tümcelerdeki sözcük sayısı 3-4 olur. Başlangıçta bazı sözcüklerin takıları ya bozuktur yada zaman takıları yoktur. Bebek, “gel” der ama “geldim”, “geleceğim” demekte zorlanır.
İki yaşından sonra çocuğun sözel etkinlikleri artmaya başlar. Çocuk, çevresinde bulunan varlıkların yalnız fiziksel durumunu değil anlamlarını anlamaya başlar. 2-4 yaş arasındaki çocuk kimi kez bir varlığa değişik anlamlar verir. Bir erkek çocuğunun, bir tahta parçasını tabanca gibi bir sopayı at gibi kullandığı; bir kız çocuğunun bebeğine canlı imiş gibi davrandığını onunla konuştuğu görülebilir. Dört yaşına doğru, çocuğun tümcelerindeki sözcük sayısı altı sekize kadar yükselir. Çocuk, sözcüklerin takılarını doğru olarak koymaya başlar. Çocuğun, giderek tümceleri söz dizimine uyar; konuşkanlığı artar; soruları daha anlamlı olur.
Üçüncü yaştan sonra çocuk, bir olayı anlatırken, imgelem gücüne dayanarak olaya eklemeler yapar. Üç altı yaş arasındaki çocuk ,görmediği bir olayı ve varlığı görmüş gibi, imgelediği ile gerçeği birbirine karıştırarak anlatılır. İmgelem gücüne dayanan öyküler yaratmak, okul öncesi çocuğunun doğal davranışıdır. Çocuk sürekli soru sorar, başlangıçta sorduğu sorunun yanıtı ile ilgilenmez; sorularının yanıtı ile ilgilenme 5-6 yaşına doğru başlar. 4 yaşına doğru çocuk bir iki üç ile az ve çok sözlerini anlamlarını bilebilir. Ezberletildiğinde de dörtten yukarı sayıları doğru olarak birer birer sayabilir.
İlk çocukluk evresinin ilk yaşlarında, çocuğun konuşmasının yönü, kendisinedir. Günlük gereksinimlerini sağlamak için başkasına yönelttiği konuşmasının dışında karşıdakinin dinleyip dinlemediği çocuğu pek ilgilendirmez. Çocuğun bu durumu, yavaş yavaş azalarak, 5-6 yaşına kadar sürer bu yaşlardan sonra, çocuğun konuşması ile başkasını etkilemeye; onun kendisini dinlemesi ile ilgilenmeye başladığı görülür. Çocuğun konuşmasının yönü kendisinden başkasına kaymaya başlar.
Kimi çocuk, dördüncü yaşı dolayında konuşma bozukluğu bozukluğu geçirir. Çocuk, konuşmak ister ama sözcüklerini bulamaz;kekelemeye benzer sesler,heceler çıkarır; dil sürçmesi,duraklama, tıkanma,takılma gibi durumlar gösterir; düşünmesi ile konuşması arasındaki eş düğümün bozuk olduğu kanısını verir. Bu durum doğaldır.bir süre sonra çocuk, bu engelini kendiliğinden aşar.
Okul öncesi basamağının sonuna gelindiğinde çevresel engeller ve sağlık sorunları olmadığında çocuklar temel eğitim programının gerektirdiği düzeyde dil gelişimlerini gerçekleştirirler. Çocuklar, temel eğitim programına gerekli olan sözcük dağarcıklarını da tamamlarlar.
( Basaran ,1998 ; ss 81.82 )
KAYNAKLAR
(BASARAN,İBRAHİM ETHEM,1998,ANKARA,GÜL YAYIN EVİ)
(ANKAY, AYDIN, 1992, ANKARA, TURHAN KİTABEVİ)
(SELÇUK, ZİYA, 1996, ANKARA, ŞAFAK MATBAACILIK)
ÇOCUKLARLA İLETİŞİM NASIL KURULUR
•Çocuğa, sorunların önemsiz, saçma sapan ve geçersiz olduğu anlamını verebiir;
•Çocuk bir güçlükle karşılaştığında açık davranmaktan çekinebilir.
İletişim engelleri, kendini anlatmaya çalışan çocuğu yardımcı olmadığı gibi, onun ileriki sorunlarını da anlatmamasına, içine atmasına neden olur. Bunun yerine yapılacak yardımcı davranışlar şunlar olabilir:
1.Sessizlik : Sessizlik kadar kişiye konuşma olanağı tanıyan güçlü bir etken yotur. Sadece sessiz durarak karşıdaki kişiye, çocuğa konuşma alanı bıraktığımız için, çocuk konuşmaya yönelebilir.
2.Empati : Kendini karşısındakinin yerine koyarak olaylara onun gözleri ile, onun dünyasından bakmaya çalışmaktır. Kedisi öldüğü için ağlayan bir çocuğa: “Ne varmış bir kedi için üzülecek” gibi bir iletişim engeli yerine, kendini çocuğun yerine koyarak, kedinin onun yaşamında ne denli önemli olduğunu anlamaya çalışmak, empati kurmaktır. Empatinin en önemli göstergesi, diz çökerek çocukların dünyayı görüş açılarına bakmaktır. Çocuklar küçük yaşlarda bir bacaklar dünyasında yaşarlar. Dolayısıyla, çocuklarla konuşurken diz çökerek onları anlamaya çalışmak veya kaldırıp kucağına almak, çocuğu anlamaya daha açık bir davranış şeklidir.
3.Kabul : Çocuğu sorunu ile birlikte yargılamadan kabul etmek. Çocuğun hata yapabileceğini, yaşının icabı doğru yargılayamayacağını düşünerek, çocuğu o anda (yani sorunu sırasında) günahı ve sevabıyla kabul ederek onu anlamaya çalışmaktır.
4.Dürüst Olmak: Derdini anlatmaya çalışan bir çocuğa mutlaka yetişkin görüşü ve rolüyle yaklaşmak yerine (yani anne - baba rolü yerine), insan olarak yaklaşmaya çalışmak, ve onu duygularını anne-baba bakışıyla değil, bir insan bakışı ile algılamaya çalışmak, dolayısı ile gereken cevapları vermek yerine, dürüst cevaplar vermeye çalışmak, çocuğa daha yakın, daha anlamlı bir yaklaşım verir. Bütün bunlar dinlemeye açık yardımcı davranışlardır. Katılımlı Dinleme yöntemi ile çocuğu daha iyi anlayabilir ve rahatlatabiliriz.
Katılımlı Dinleme : Katılımlı Dinleme basit bir tekrardır çocuğun söylediklerini duyduğumuza dair bir mesajdır. Bu mesaj çocuğun söylediklerini özetleyebilir ve çocuğun sorun sırasında yaşamış olduğu duyguları dile getirebilir.
Gerçek Duyguları Ön Plana Çıkarma
Bir şey hakkında hüküm vermekle duygulan ifade etmek arasında fark vardır. Gerçek duygular ifade edildiğinde genellikle, "sevdim", "sevmedim", "istiyorum" veya "istemiyorum" gibi sözcükler kullanılır. Bir hüküm, bir şeyin iyi ya da kötü olduğunu belirtir. "Yemek berbattı" bir yargıdır.
"Bezelyeyi sevmiyorum" bir gerçek duygudur. İnsanlar gerçek duygularını birbiriyle paylaştığında kendilerini daha yakın hissedebilir, çünkü duygular yüreğin içindeki-ni ortaya koyar. İnsanlar hüküm verdiğinde bu yakınlık kaybolur, çünkü yargı o kişinin dışındaki bir şeyi ifade eder. Bir şeyi dürüstlükle söylemek istediğimizde, bunu yargı yerine duyguyla ifade etmek önemlidir.
Herkesi toplayın ve şu oyunu oynayın: Konuşmak üzere bir konu seçin. Eviniz içerden ve dışardan nasıl görünüyor? Herkes "seviyorum", "sevmiyorum", "istiyorum" ya da "istemiyorum" diyerek gerçek duygularını paylaşsın. Bir süre sonra hükümler vererek sohbeti herkese yöneltin. Bu iki iletişim tipi arasındaki ses tonu farkı üzerine konuşun. Bundan sonra herkes birbiriyle iletişim kurduğunda hüküm vermek yerine gerçek duygularını ifade etmeyi denesin.
Cesaret
Gerçekten kendiniz olmak, genel görüşe karşı çıkmak ya da bir davayı savun¬mak büyük cesaret işidir. Korkuyla yüzleşmek büyük cesaret ister. Cesaretin büyük bir maharet olması gerekmez; sadece hayır demek kadar basit olabilir. Bir çocuk yapmaktan korktuğu şeylerle karşı karşıya gelerek ve bunları hazmederek cesur olmayı öğrenir. İnandığı bir şeyi yapmak için bir adım ileri gitmesi gerektiğini öğrendiğinde, korksa bile, cesaretin nasıl bir duygu olduğunu kavrayacaktır.
"Cesur olmadığınız zaman yapabileceğiniz en cesurca iş, cesur olduğunuzu iddia etmek ve böyle davranmaktır."
Komşularınızı Tanıyın
Birliktelik oluşturmak gerçekten de herkesin
birbirine ilgi göstermesiyle başlar.
Dostlukların başlaması için çevrenize
ulaşmanın birçok yöntemi vardır. Bir kere bir
araya geldikten sonra çocuk bakımı, otopark
ya da acil yardım gibi konularda birbirinize
yardımcı olmanız mümkün olur.
Komşularınızı tanımak için bazı önerilerde
bulunalım:
• Bir komşular eğlencesi düzenleyin. Herkesin posta kutusuna veya kapı altına bir not bırakarak eğlenceye davet edin. Gelenler bir tabak yiyecek getirsin. Bu eğlence bir evde olabileceği gibi, bahçede, sokakta ya da bir parkta da olabilir. • Çocukların okuldan alınması hizmetini başlatın. Okul sonrasında hangi annelerin
Çocuğunuz
büyümüşse, ama siz o saatte evde değil-seniz, bir komşuya telefon ederek eve geldiğini bildirsin. Yaratıcı başka yöntem-ler geliştirin ve birbirinizle dayanışma gös-terin.
Musluk tamiri, bilgisayar, marangozluk gibi özel beceriler konusunda yardımlaşma programlan düzenleyin. Birbirinize para vermek yerine, özel beceri saatleri sunun. Hiçbiri olmazsa, komşularınızı tanımış ve onlara hangi hizmeti verebileceğinizi duyurmuş olursunuz. Mahalle veya site bülteni çıkarın. Başlangıç için bir sayfa yeterlidir. Doğum günlerini, ölümleri, doğumları ilan edin. Çocuklar da katkıda bulunabilir. Bu bül¬tende mahallenizdeki trafik sorunlarım, bahçe düzenini veya komşular eğlencesi.
Sportmenlik Ruhu
Çocuğunuza sportmenlik ruhunu öğretmek için eğlenceli bir oyundan daha iyi bir yöntem ola¬maz. Bu oyunda kaybeden zavallı bir yenilen ile sportmenlik arasında bir seçim yapacaktır. Eğlenceli yanı bunun oynanmasıdır. Zavallı bir yenilen bağınr, ağlar, ayaklarını yere vurur ve intikam tehditleri savurur. Sportmen ise kazananın ustalığını ifade eder, kazananın elini sıkar ve yaptığı şeyden mutlu bir şekilde nazikçe gülümser. Sportmen, kazansa da büyük tantanalarla kutlamaz, kaybederse de yüksek sesle şikâyet etmez. Oyun kaybedilince suçu başkasının üzerine atmaz. Bunu kızma birader oynayarak deneyin. Oynamayanlar, seyretsin. Seyirciler mızıkçılık yapılınca yuhalayıp ıslık çalarak, sportmenlik gös¬terildiğinde bravo diyerek, tempo tutarak ve alkışlayarak oyuna katılır.
Teşekkür Notları
Dostlar ve aile fertleri hediye verdikleri veya bir iyilikte bulunduktan çocuktan teşekkür notu aldıklarında çok memnun olacaklardır. İçinde kartlar, pullar, zarflar, kâğıt ve kalem bulunan bir sepeti yazmak isteyenlerin erişebileceği bir yere koymak neşe kaynağıdır. Bir doğum günü partisinden veya tatilden sonra çocuğunuzla birlikte belli bir saatte oturun ve ona yardım edin. İki ya da üç cümleden fazla olmaması gereken teşekkür notlan hakkında hatırlanması gereken birkaç nokta vardır: Teşekkür notu hediyenin alınmasından sonra bir hafta içinde gönderilmelidir. Hediyenin ne olduğu ve niçin beğenildiği belirtilmelidir. Eğer para gönderilmişse, bunun¬la ne alındığı anlatılmalıdır. Çocuğunuz teşekkür notu yazamayacak kadar küçükse, bu notu size dikte ettirsin ve bir resim yapsın. Bilgisayar çıkışlı notlar ancak
kişiselleştirilirse iyi etki yapar. Çocuğunuzun kişiliğini yansıtmak için en iyisi elle yazılmış kartlardır.
Kabalığın Farkına Varmak
Bir topluluk içine girdiğinizde birbirlerine karşı düşünce¬siz ve saygısız olan insanların; kapıdan geçerken birisini itmek, bir şey alındığında teşekkür etmemek, yüksek sesle kavga etmek, servis talep etmek gibi kaba davranışlarına tanık olursunuz. Kabalık üzerine bilgi toplamak üzere ailecek gezmeye gidin. Kabalık yapan birisine tanık olduğunuzda bunu çocuklarınıza gösterin ve bunun niçin kaba bir davranış olduğunu izah edin. Bu davranışı gös¬terirken ve izah ederken kendiniz kaba davranmamaya özellikle dikkat edin. Tanık olunan kaba davranışları tek tek kartlara yazsınlar. Eve döndükten sonra kartları yazılı yüzleri kapalı şekilde masaya koyun. Kartı yazan, tanık olunan kaba davranışın ayrıntılarını aktarsın, isteniyorsa, olay bir piyes olarak da canlandırılabilir; ancak bu kez kaba davranışın yerini kibar davranış almalıdır.
Selam Vermek
Bir çocuğun sahip olacağı en basit ve en takdir edilen terbiyeli davranış, nazik bir şekilde selam vermesidir. Çocuklar yaşlarına göre farklı yeteneklere sahip olur. Üç ya da beş yaşındaki bir çocuk birisine bakar, "Merhaba" der ve belki de el sıkar. Altı ile dokuz yaşındaki çocuk basit bir tanıştırma işlemini yerine getirebilir: "Anne, bu Jale. Jale, bu annem." On yaşındayken çocuk arka-daşlarını hazır bulunan büyüklere tanıştırır ve onlara arkadaşı hakkında nasıl tanıştıkları ya da sevdiği bir faaliyet gibi bir bilgi verir. Eğer (sekiz ile on iki yaş arasındaki) çocuk hiç kimse tarafından tanıştmlmazsa, kendini büyüklere tanıtmayı bilmelidir. Yetişkinlere, kendileri çocuğa başka bir biçimde hitap etmesini
söylemediği sürece, Hanım ya da Bey diye hitap etmek âdettir. İnsanları selamlama talimi yapın. Çocuğunuza selamlamadan sohbete geçişi göstermeyi deneyebilirsiniz. Nazikçe selamladıklarını gördüğünüzde onları mutlaka övün.